18.11.2024 |
BAKAN TUNÇ: YARGININ BAŞLATMIŞ OLDUĞU SORUŞTURMALARI 'YARGI TACİZİ' ŞEKLİNDE DEĞERLENDİRMEK ŞUURSUZ BİR HAREKETTİR Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, bağımsız ve tarafsız Türk yargısıyla ilgili cümleler kurarken haddi aşmamak gerektiğini vurgulayarak, “Yargının başlatmış olduğu soruşturmaları 'yargı tacizi' şeklinde değerlendirmek şuursuz bir harekettir.” dedi. Eskişehir programı kapsamında Valiliği ziyaret eden Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, gazetecilere değerlendirmelerde bulundu. Bakan Tunç, Türkiye'de hizmete giren 3'üncü Çocuk Adalet Merkezi'nin ve Eskişehir Hakimevi'nin açılışı için kente geldiğini söyledi. Bakan Tunç, bir basın mensubunun, Ankara Büyükşehir Belediyesi (ABB) ve İstanbul Büyükşehir Belediyesine (İBB) yönelik başsavcılıklar tarafından başlatılan inceleme ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Ekrem İmamoğlu'nun "Hukukun Üstünlüğü Endeksi" üzerinden Türk yargısıyla ilgili değerlendirmelerine ilişkin sorusunu yanıtladı. Söz konusu büyükşehir belediye başkanlıklarının özellikle birtakım organizasyonlarıyla ilgili inceleme başlatıldığını, İçişleri Bakanlığı tarafından gönderilen müfettişlerin çalışmalarını sürdürdüğünü hatırlatan Bakan Tunç, şöyle konuştu: "Belediyelerin, kamu idarelerinin denetimi söz konusu burada. Özellikle hem Sayıştay denetimine tabidirler hem de İçişleri Bakanlığının müfettişlerinin denetimine tabidirler. Burada denetimden çekinmeye gerek yok. Eğer bir eksiğiniz bir kusurunuz varsa telaşlanırsınız ama bir eksiğiniz yoksa, müfettişin özellikle araştırmak istediği konularla ilgili olarak cevaplarınızı verirseniz zaten bir telaşınıza gerek yok. Yani burada bir suçluluk telaşında bulunmamak gerekir. Özellikle yargıyla ilgili cümleler kurarken de haddi aşmamak gerekir. Yani 'yargı tacizi' ne demek? Türkiye Cumhuriyeti Devleti bir hukuk devleti. Anayasa'mızın 138'inci maddesi; 'Yargı bağımsız ve tarafsızdır. Yargı hiç kimseden talimat almaz ve hiçbir talimatı da dikkate almaz.' Dolayısıyla bağımsız ve tarafsız yargının başlatmış olduğu soruşturmaları 'yargı tacizi' şeklinde değerlendirmek şuursuz bir harekettir. Özellikle belli sorumluluk makamında olan kişilerin, kamu yöneticilerinin, belediye başkanlarının yargıyla ilgili cümleleri sarf ederken çok dikkatli olması lazım. 25 bin hakim ve savcımız var. Yargının yapmış olduğu işlemler noktasında siz eğer 'yargı tacizi', 'burada haksızca üzerimize geliyorlar' şeklindeki cümleleri sarf ederseniz demek ki 'Gizlediğiniz bir şey mi var acaba?' der kamuoyu. Onun için tabii yani burada hukukun üstünlüğü endeksiyle ilgili olarak değerlendirme yapmak, Türkiye ile ilgili olarak böyle bir değerlendirme yapmak bir belediye başkanının haddi de değil hakkı da değil." EN FAZLA BAĞIŞ YAPANLAR LİSTEDE EN YÜKSEKTE Bakan Tunç, söz konusu endeksin ABD'de eski Barolar Birliği Başkanı tarafından kurulan Dünya Adalet Projesi Derneği tarafından hazırlandığını belirtti. Bunların objektif kriterlere dayanmayan, hiçbir bilimsel temeli, Türkiye gerçekleriyle hiçbir alakası olmayan değerlendirmeler olduğuna dikkati çeken Tunç, "O endekse baktığımız zaman Türkiye'nin üzerinde gösterilen o ülkeler, demokrasi bile yok onlarda, serbest seçimler yok. Bu endeksli yapan Dünya Adalet Projesi Derneğinin gelirleri nereden diye bakıyoruz. İnternete girin, Dünya Adalet Projesi diye girdiğiniz zaman birinci bağışçı Amerika Birleşik Devletleri Dışişleri Bakanlığı. İkinci bağışçı, üçüncü bağışçı, en fazla bağış yapanlar listede en yüksekte." değerlendirmesini yaptı. Bakan Tunç, masa başında hazırlanmış, bilimsel değeri olmayan, sırf Türkiye'yi karalamaya yönelik bu tür endeksleri öne alarak, adeta onların Türkiye'de sözcülüğünü yaparak Türk yargısını bağımsız olmamakla, ülkede hukuka güvenin olmadığı şeklinde suçlamanın Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne büyük bir haksızlık olduğunu vurguladı. Bakan Tunç, şunları kaydetti: "Hele hele 'ihtilal dönemlerinde böyle bir yargı yoktu, yargı bu kadar o zamanki kadar dibe düşmemişti' gibi bir şey söylemek haddi tamamen aşmaktır. Bunu kabul etmek mümkün değildir. 27 Mayıs yargısı, 28 Şubat yargısı, 12 Eylül yargısı... Yani o dönemlerle kıyaslıyor ve 'o kadar dibe düşmemişti' diyor. Bu, Yassıada yargısını özlemektir. Yargı kimsenin arka bahçesi değildir. 15 Temmuz'da bu ülkenin yargı teşkilatı milletiyle beraber bir kahramanlık gösterdi. Aradaki fark budur. Milletin yargısıdır, kimsenin arka bahçesi değildir. Türkiye'de yargının, hukuka güvenin şimdi buradan isimlerini saymıyorum o ülkelerin, o listeye bakın, internette bulursunuz. O ülkelerin nasıl altında olduğunu söyleyebilirsiniz. Bu, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne inanmamaktır, Türk milletine hakarettir, 25 bin hakim ve savcımıza hakarettir. Biz buna müsaade edemeyiz. Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi; İsrail, Türkiye'den öndeymiş basın özgürlüğünde. Ya insaf, 7 Ekim'den bu yana 170 gazeteciyi öldüren İsrail değil mi? Nasıl Türkiye'nin üzerinde gösterebilirsiniz basın özgürlüğünde? Böyle saçma sapan endekslerle ülkemizi karalatmayız. Karalamak isteyenlerle de bu millet her zaman hesaplaşır." 9. YARGI PAKETİ İLE GETİRİLEN DÜZENLEMELER TBMM Genel Kurulu'nda 9. Yargı Paketi ile noterlik ve bazı yargı işlemleriyle ilgili düzenlemelerin yer aldığı teklifin kabulüne ilişkin soru üzerine Tunç, bu çalışmalarda emeği geçen Türkiye Büyük Millet Meclisi Adalet Komisyonu üyelerine ve milletvekillerine teşekkür etti. Söz konusu düzenlemelerin önemli olduğunu dile getiren Tunç, şu bilgileri verdi: "Özellikle yargı hizmetlerinin etkinliğinin artırılması ve alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemlerinin etkinliğinin artırılması, arabuluculuğun daha işlevsel hale getirilmesi, 20 yıl tecrübeye sahip hukukçuların arabulucu olma imkanı, tarafların arabuluculuğa teşvikini sağlayan bazı düzenlemelerin yapılmış olması... Arabuluculuk Kanunu'muzda bazı boşluklar vardı. Taşınmaz devrine ilişkin anlaşmaların tapuya şerhiyle ilgili problemler, tüm bunlar 9. Yargı Paketi'nde çözümlenmiş oldu. İstinaf ve temiz kanun yollarındaki süreçlerin sadeleştirilmesine yönelik, orada bazı dosyaların beklemesini önlemeye yönelik birtakım düzenlemeler oldu. Hukuk Mesleklerine Giriş Sınavı uygulamasına başlamıştık. Orada da yine bazı derslerin ilave edilmesi zorunluluğu vardı. Bunlar hepsi düzenlendi." HAKARET SUÇLARIYLA İLGİLİ DÜZENLEMEDE CAYDIRICILIK VURGUSU Bakan Tunç, sosyal medya, yazılı ya da görsel mecralarda hakaret suçlarının çok yaygınlaştığını anımsattı. Bu suçların adliyeye intikal etmesi, uzlaştırma kapsamında olması nedeniyle yoğunluk yaşandığını anlatan Tunç, "Bunu önleyecek çok önemli bir düzenlemeyi de Meclis'imiz hayata geçirmiş oldu. Özellikle hakaret suçlarının uzlaştırma kapsamından alınıp ön ödemeye tabi tutulmasıyla beraber bu suçlarda önemli ölçüde azalma olacağını düşünüyoruz. Burada bir caydırıcılığın olacağını düşünüyoruz. Bu kapsamda bilim adamlarıyla, hukukçu akademisyenlerle yaptığımız görüşmeler ve uygulayıcılardan aldığımız bilgiler doğrultusunda böyle bir düzenlemeyi hayata geçirdik." ifadelerini kullandı. Çocuk Koruma Kanunuyla ilgili de 9. Yargı Paketi'nde önemli bir düzenlemeyi hayata geçirdiklerine değinen Bakan Yılmaz Tunç, "Özellikle çocuklarla ilgili tedbirlerin uygulanmasında görev alacak personellerle ilgili düzenlemeler var. Burada sadece Adalet Bakanlığının Adli Destek ve Mağdur Hizmetleri Müdürlüklerindeki personel değil aynı zamanda Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığındaki uzman personellerin, sosyolog, psikolog, pedagog gibi yine Milli Eğitim Bakanlığımızda görev yapan rehberlik öğretmenleri gibi bunların da çocuklara yönelik uygulanacak olan tedbirlerde ve çocuk teslimi gibi çocukların kişisel ilişki kurulması, velayetleriyle ilgili çocukların bir meta gibi anneden ya da babadan alınmasıyla ilgili görüntüleri sona erdirdik. Şimdi bu çalışmalarda görev alacak personellerin nitelikleri ve özlük haklarıyla ilgili de önemli düzenlemeler gerçekleştirilmiş oldu." değerlendirmesini yaptı. Bakan Tunç, noterlik hizmetlerinin daha etkin hale gelmesi, hafta sonu çalışabilmelerine ilişkin uygulama başladığını hatırlatarak, "Bunun yasal altyapısının yerine getirilmesi. Çünkü vatandaşlarımız hafta içi işinde, gücünde oluyor. Hafta sonu notere giderek kendi işlemini çok rahat yapabiliyor nöbetçi noter uygulaması. Bunun yasal altyapısı henüz yapılmamıştı. Bu da gerçekleşmiş oldu." bilgisini paylaştı. Boşanma davalarında özellikle tabii aile hukukuyla ilgili sorunları ortadan kaldıracak, gerek boşanma, gerek diğer boşanmanın maddi sonuçlarıyla ilgili ayrıntılı çalışmalarının olduğunu vurgulayan Bakan Yılmaz Tunç, şöyle devam etti: "Bu son yasalaşan kanunda özellikle hem Anayasa Mahkememizin iptali doğrultusunda bir hüküm getirdik. Orada da reddedilen bir boşanma davasından sonra 3 yıl bekleme süresinin çok uzun olduğunu, tarafların sonraki hayatlarını kurma noktasında çok sıkıntıya girdiklerini görüyoruz. Bu 3 yıllık süreyi 1 yıla indirerek oradaki süreyi de kısaltmış olduk ve tarafların burada özellikle kadınların mağduriyetinin önlenmesi noktasında önemli bir düzenleme. Savunma hakkıyla ilgili yine düzenlemeler var. Dava sırasında suç niteliği değişmişse kişiye ek savunma hakkı verilebilmesi gerekiyordu. Buna ilişkin düzenlemeler... Yine istinaf mahkemelerinde başsavcı vekili görevlendirmesi, buna ilişkin sorunları ortadan kaldırdık." HÜKÜMLÜLERİN CEZAEVLERİNDE EĞİTİM ALMALARINI ÖNEMSİYORUZ Bakan Tunç, suçluların ıslahının önemli olduğuna işaret ederek, ceza adaletinin en önemli amacının, infaz sonrası suçluların bir daha suç işlememesini sağlamak olduğunu belirtti. Suçu ve suçluyu önlemek, toplumu suçtan korumak için ne gerekiyorsa yapmanın gayreti içinde olduklarını bildiren Tunç, "Bu kapsamda da özellikle suçluların, hükümlülerin cezaevlerinde eğitim almalarını önemsiyoruz. Onların meslek sahibi olmalarını önemsiyoruz. Milli Eğitim Bakanlığımızla protokollerimiz var. Çok programlı liseler, eğitim merkezleri, mesleki eğitim merkezleri açıyoruz ve hem örgün eğitim, hem uzaktan eğitiminden yararlanabilmeleri noktasındaki imkanları da artırdık. Bu konuda bazı yasal düzenleme ihtiyaçları vardı. Bunları da yerine getirmiş olduk." ifadelerini kullandı. Çocuk İzlem Merkezlerinin önemine değinen Tunç, "Suç mağduru çocukların örselenmeden, bir kez daha mağdur olmadan ifadelerinin adliyelerde değil de Çocuk İzlem Merkezlerinde alınması ve muayenelerinin de aynı ortamda çocukların özellikle kendi ifadelerinin alındığını fark etmeden oradaki uzmanlar, pedagoglar, psikologlar eşliğinde ifadelerinin alınmasını sağlayan Çocuk İzlem Merkezleri, şu anda devlet hastanelerimizin bünyesinde faaliyet gösteriyor. Devlet üniversitelerimizin hastanelerinde de bu imkanın sağlanarak Çocuk İzlem Merkezlerinin sayısını artırmak istiyoruz. Bu konuda da yasal düzenleme gerçekleşmiş oldu." diye konuştu. Bakan Tunç, ceza adaleti sistemiyle, suçla mücadeleyle ilgili özellikle konuşulan cezasızlık algısını ortadan kaldırmaya yönelik düzenlemelerin de beklendiğini anımsattı. Bununla ilgili çalışmalarda gelinen aşama hakkında bilgi veren Bakan Tunç, sözlerini şöyle sürdürdü: "Kapsamlı bir çalışmamız var. Yargı Reformu Strateji Belgemiz hemen hemen tamamlandı. Bütün görüşler alındı. Vatandaşlarımızdan 51 binden fazla görüş aldık. Barolarımızdan, bilim adamlarımızdan, üniversitelerimizden, uygulayıcılarımızdan, mahkemelerin ilk derece istinaf, Yargıtay olmak üzere tüm yüksek yargı kurumlarımızdan aldığımız görüşler neticesinde 1 yıllık hazırlık yaptık. Bu hazırlık çerçevesinde özellikle hukukun üstünlüğünü esas alan, öngörülebilir ve gecikmeyen bir adalet sisteminin tesisi konusunda çok önemli hususlara değinen bir Yargı Reformu Strateji Belgesi olacak. Önümüzdeki 4 yılı kapsayacak, 2024 ve 2028 arasında ve orada kısa vade, orta, uzun vade şeklinde bir takvim belirlenecek. Bu takvim içerisinde gerek mevzuat değişiklikleri gerekse de uygulamaya yönelik çok önemli düzenlemeleri inşallah hayata geçireceğiz. Yargı Reform Strateji Belgemizin ilk kısa vadede, ilk 3 ayda ya da ilk bir ayda hayata geçirilecek olan hususlar, ceza adaleti sistemiyle ilgili olacak. Özellikle soruşturmanın etkinliğini, delillerin toplanması konusundaki sorunları ortadan kaldıracak. Yine 'kovuşturma aşaması' dediğimiz dava aşamasının gecikmeden sonlandırılması ve maddi gerçeğin hem soruşturma hem kovuşturma aşamasında tam anlamıyla ortaya çıkarabilmek için önemli düzenlemeler olacak hem de infaz aşamasında. Çünkü ceza adaletinin en önemli konusu, konularından biri infazdır. Yani soruşturma da önemlidir, kovuşturma da infaz da. İnfazda eğer suçluluğu kesinleşen bir kişi hüküm giydikten sonra orada bir daha suç işlemeyecek hale getirilmesi lazım. Onun ıslahı lazım. Onun eğitimi lazım. İş yurtlarımız vasıtasıyla onların özellikle meslek edinmesiyle önemli çalışmalar var." TRAFİK SUÇLARIYLA İLGİLİ YAPILMASI PLANLANAN DÜZENLEMELER Ceza Muhakemesi Kanunu'nda tutuklama sebepleriyle ilgili bazı sorunların bulunduğunu, 2 yılın altındaki suçlar bakımından bu yasada tutuklama yasağının söz konusu olduğunu anlatan Tunç, şunları kaydetti: "Vücut bütünlüğüne müdahale şeklindeki suçlar bakımından tutuklama yasağı söz konusu değil ama burada tabii uygulamadaki sorunları ortadan kaldırmaya yönelik 2 yılın altındaki suçlar bakımından tutuklama yasağı olsun ancak burada özellikle kamu düzenini bozmaya yönelik, suçun işleniş şekline yönelik ve kişinin suç işleme eğilimine yönelik değerlendirmeyi hakimlerimiz yapabilsin. Bu konudaki bir düzenlemeyi de inşallah hayata geçirmiş olacağız. Denetimli serbestlikle ilgili tartışılan konular var. Denetimli serbestlik uygulaması bütün suçlar bakımından, bütün cezalar bakımından diyelim 2 yılın altındaki suçlar bakımından uygulandığında bir cezasızlık algısına yol açıyor. Yani her ceza bakımından ister ağırlaştırılmış müebbet hapis alsın, ister 20 yıl alsın, ister 2 yıl alsın, 1 yıllık denetimli serbestlik uygulanıyor. Dolayısıyla 2 yıl ceza alan bir kişinin 1/2 koşullu salıverme süresi 1 yıla düşüyor. 1 yıl da denetimli serbestlik, hiç cezaevinde kalmamış oluyor. Buna ilişkin özellikle 2 yılın altındaki suçlar bakımından bu suçluların, bu hükümlülerin denetimli serbestlikten yararlanabilmesi için belli bir süre cezaevinde kalması caydırıcılık açısından önemli olacaktır. Bunun süresini elbette ki kanun taslağıyla ilgili teknik çalışmaları yapıyoruz, takdir Türkiye Büyük Millet Meclisi'nindir. Kanun yapma yetkisi milletvekillerimizde. Biz onların takdirlerini arz edeceğiz. Onların vereceği karar doğrultusunda yargı teşkilatımız uygulamasını gerçekleştirecek. Toplumun huzur ve sükununu bozmaya yönelik suçlar bakımında da önemli düzenlemeler yapmak gerekiyor. Özellikle ruhsatsız silahlarla ilgili yine meskun mahallerde, düğünlerde, nişanlarda, kalabalık ortamlarda atılan silahlar, kurusıkı da dahil olmak üzere, bunların caydırıcılığına yönelik düzenlemeler gerekiyor. Yine trafik suçları. Trafikte yol kesme, makas atma gibi ölümlü kazalara neden olan bu suçlar. Özellikle drift gibi tüm bunların cezalarını daha da artırmak gerekiyor caydırıcılık açısından. Toplumun huzur ve sükununu bozmaya yönelik suçlarla ilgili olarak gerek Türk Ceza Kanunu'muzda gerek Kabahatler Kanunu'muzda da yeniden bir değerlendirme ihtiyacı söz konusu oldu. Bu konudaki çalışmalarımızı biz hem uygulayıcılardan, istinaf ve Yargıtay'ımızın ilgili dairelerinden görüşler alarak hayata geçireceğiz. Akademisyenlerimiz ve bilim komisyonlarımızın katkıları da söz konusu oldu. Milletvekillerimizin takdirine hazırladığımız taslak çalışmasını ibraz ederek bu konudaki çalışmalarımızı özellikle '10. Paket' diyebiliriz artık ona, Yargı Reformu Strateji Belgemizin ilk paketi olarak ceza adaleti sisteminin etkinliğini artırmaya yönelik önemli düzenlemeleri önümüzdeki süreçte birkaç güne kadar görmüş olacağız. " |
Gönderen: journal 860 defa okundu |
Son Haberler | |
ESTÜ’de öğrencilere moral etkinliği | |
LGS Merkezî Sınavına Yönelik Yeni Örnek Soruları Yayımlandı | |
Kıbrıs Şehitleri Caddesi’nde Yenileme Çalışmaları Başladı | |
Ormanlarımız Her Mevsim Ayrı Güzel | |
Prof. Melike Taşcıoğlu Vaughan Uluslararası Tasarım Konseyi Başkanı seçildi | |
“Demir Yolunda Gül Buldum” Bir Göç Hikayesinin Sergisi | |
Türk Halkının Yüzde 63,3’üne Göre Komşuluk Artık Eskisi Kadar Güçlü Değil! | |
Anadolu Üniversitesinde bakım, onarım ve yenileme çalışmaları tüm hızıyla devam ediyor | |
Elektronik sigara gençleri tehdit ediyor, kanser riskini arttırabiliyor! | |
OMURGA KEMİK METASTAZINDA YENİ GELİŞMELER HAYAT KURTARIYOR! | |